Fashionizm Notları

İzmir yeni bir akıma kapıldı! Mekan olarak seçilen Hilton’un dekorasyonu Fashionizm akımı için oldukça ağır kaldı. Ziyaretçiler, duvardan duvara desenli halılar, büyük kristal avizeler, devasa ipek perdeler ve kadife koltukların arasından bu yeni dünyaya giriş yollarını bulmaya çalıştılar.

Girişte ziyaretçileri, Vitali Hakko’nun vefatının ikinci yıl dönümü kapsamında, yaklaşık on parçadan oluşan "Şen Şapka" koleksiyonu karşılıyordu. Yakından izleme şansına eriştiğim bu sergide, Vitali Hakko’nun yazdığı, şapka devrimiyle başlayan bir hikâyenin ilk cümlelerini okudum. Gün boyu, hikâyenin devamını ve kendi hikâyemin de böylesine anlamlı olduğunu hayal ettim.





Sergi alanında göze çarpan diğer bir koleksiyon, Umay Korgül’ün tasarladığı “Ulak” filminin kostümleri ve bu kostümlerin masalsı dünyasının bizlere olan yansımasıydı.

Etkinlik kapsamında ünlü moda tasarımcısı Mihrican Damba, bir yandan defile provalarını izlerken, bir yandan da “Movement of Connections” adlı koleksiyonunun eskiz çalışmalarını sergi alanına yerleştiriyordu. Koleksiyonun tüm aşamalarını görmemizi sağlayan bu eskizler, genç tasarımcının hassasiyetini ve çalışmalarında ne kadar titiz olduğunun kanıtıydı.
Aynı zamanda “Escapism” adlı koleksiyonunun defilesiyle Fashionizm’de yer alan Damba, gün boyunca defilesinin bütün hazırlıklarıyla bire bir ilgilendi.







Sergi alanında, Fırat Neziroğlu’nun keçe sergisi; Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar öğrencisi Hilal Yılmaz’ın bitirme projesi ve İTKİB’in 16.sını düzenlediği Genç Moda Tasarımcıları yarışmasında üçüncü olan Zeynep Tosun’un da yarışma için hazırladığı eskizler de yer almaktaydı.






Etkinliğin en önemli panellerinden birisi ünlü besteci, konsept direktörü ve yapımcı Philip Neil Martin’in katıldığı “Catwalk Voice” adlı paneldi. ‘Royal Collage of Art’ mezunu Martin, panelde yaptığı moda projelerinde adımlarla uyum sağlayan DJ müziğinin ötesine geçmeyi amaçladığını; mankenin yürürken attığı adımları, üstündeki kıyafetin çıkardığı sesleri, hatta nefes alış verişlerine kadar defile için yapılan besteyi etkilediğine inandığını ve bunu çalışmalarında yansıtmaya çalıştığından bahsetti. İnsan seslerini doğadan gelen her türlü ses ile bir araya getirerek, bunun yanı sıra tiyatro, sinema ve sanatın diğer dallarını kullanarak tasarımları ön plana çıkarmayı hedefleyen Martin, önümüzdeki günlerde Jean Paul Gaultier’nin defilesinin müzik direktörlüğünü de gerçekleştireceğini de müjdeledi. Mihrican Damba ile ‘Escapism’ projesinde birlikte çalışan Martin akşam gerçekleşen defilede de yaptığı çalışmanın bir bölümünü sergiledi. Biz de, etkinliğin sitesinde(www.fashionizm.org), fonda dinlediğimiz o hoş düzenlemenin ona ait olduğunu öğrenince daha da çok hayran olduk kendisine haliyle...

Fashionizm’de gün boyunca programını sinema yazarı Tuna Yılmaz’ın hazırladığı, hem moda dünyasının iç yüzüne bakan hem de önemli modacıların çalışmalarını beyaz perdeye yansıtıldığı yapımlar, dönemler halinde yayınlandı:

‘80 öncesi: Factory Girl (2006, ABD, George Hickenlooper)
1980’ler: American Psycho (2006, ABD, Mary Harron)
1990’lar: Pret-A-Porter (1994, ABD, Robert Altman)
2000’ler: The Devil Wears Prada (2006, ABD, David Frankel)






Defile provaları ziyaretçilerin defile anına kadar görebildiği güzel bir etkinlik olarak değerlendirilebilinirdi. Defile heyecanının bire bir yaşanıldığı bu provalar, gecenin nasıl geçeceğine dair önemli ipuçları verdi. Kulisler akşama doğru makyaj ve saçı yapılan mankenlerle, son hazırlıklarını yapan tasarımcılarla ve ilk defilelerini gerçekleştirecek olan İzmir Ekonomi Üniversitesi Moda tasarımı Bölümü, son sınıf öğrencileriyle hareketlenmeye başladı. Kuliste HMFTWR defilesinde mankenleri giydirme görevini üstlendiğimden dolayı adrenalin seviyesi hep üst seviyelerdeydi!!





Defile alanı ünlü isimlerin de katıldığı kokteylden sonra yavaş yavaş dolmaya başladı. Türkiye’de ilk olarak İzmir’de sergilenen bu defilede, İngiltere’de yaşayan İzmir’li modacı Mihrican Damba’nın tasarımları kırmızı halıdaydı… Fakat bu defa “Escapism” adlı çalışmasıyla bizi canlı canlı etkiledi. Damba; projesi üzerine şöyle diyor: “Doğduğumuzdan beri yaşadığımız değişim aslında hayatımız boyunca edindiğimiz ve kaybettiğimiz şeylerdir ve tüm bu etrafımızda gerçekleşen değişim Escapism projesinin ilham kaynağıdır.”
Kareografisiyle dikkat çeken defilede, mankenler kırmızı halıda yürürken paparazzilere poz veriyor ve birbirleriyle şakalaşıyorlardı. Defilenin sonuna doğru podyumun ortasında durup arya okuyan mankeni Mihrican Damba karşılayarak defilesini tamamladı.






Teatral by Damat, aşina olduğumuz şıklığı hoş maskeler ve hoş bir müzikle harmanlaşmıştı. Koleksiyondaki “o fırfırlı kırmızı ceket”in de inanılmaz olduğunu söylemek zorundayım!
Kumaş Tasarımlarıyla Fırat Neziroğlu’na geldi sıra. Tasarımcının "Euphrates Collection" adlı koleksiyonunu tüm salon merakla ve dikkatle izledi. Bana kalırsa incelikle düşünülmüş kumaşlar ve dolayısıyla da elbiseler buram buram Anadolu kokuyordu.
Ve işte beni asıl heyecanlandıran kısma geldik: Sokak modasına yön veren İzmirli t-shirt tasarım markası HMFTWR/HOTMILKFROMTHEWHITERABBIT yani süt, tavşan, kurabiyeler ve süper t-shirtler tasarlayan bu insanlar, yeni koleksiyonuyla podyumda yer aldı.

Faik Ahmet Üçok ve Korhan Topaloğlu, Fashionizm için hazırladığı bu yeni koleksiyonunda House of Holland’ in etkisinden artık sıyrıldığını kanıtlar gibiydi.
“Come out, come out where ever u r!” sloganıyla ortaya çıkan koleksiyon, yine alışılmışın dışında bir çizgiyle podyumdaki yerini aldı. Mankenlerin asi duruşları, arka sokakların saldırganlığını taşıyan bakışları ve kullandıkları tamamlayıcı aksesuarlar sokağın ruhuna hitap ediyordu. Kâğıt bebekler değil, masal dünyasından, kurabiyelerden ve süt şişelerinden gerçek yaşamın tam ortasına atlayan sağlam karakterler yer alıyordu podyumda bu sefer. Kısacası, güdülerimiz Beastie Boys ‘Sure Shot’ la hareketleniyor, “sokağa-çık” teması izleyenlerin damarlarında dolaşıyordu o gece!











Son olarak podyumda, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Moda Tasarımı Bölümü öğrencilerinin ‘Arayış’ temalı koleksiyonları sergilendi. Bölüm başkanı Şölen Kipöz koleksiyonlar hakkında düşüncelerini paylaştı:
“Öğrencilerimiz, tüketim çılgınlığına ve içinde yaşadığımız çevrenin katledilmesine, teknolojiye olan bağımlılığımızın yarattığı sanal kişiliklere, kapıda bizi bekleyen deprem felaketinin yaşantılarımız üzerindeki olası etkilerine, modern toplumun yarattığı kişisel zırhlarımıza ve kimliksizleşmemize göndermelerle yüklü bir koleksiyon hazırladı.”




Fashionizm, İzmir için şu ana kadar düzenlenen etkinliklerden çok daha farklı, sıra dışı bir etkinlik olmasına rağmen İstanbul’da düzenlenen moda haftaları, film festivalleri ve projelerin seviyesine henüz ulaşamadığı bir gerçek. Ancak bu, göz ardı edilmeli…
Etkinliğin yapısı öğrenmeye, paylaşmaya serbestti. Belki de en güzel yani da buydu. Genç tasarımcılarla uluslararası alanda başarılı tasarımcılar bir araya geldi ve fikir alış verişinde bulundu. Bir organizasyon için bunu başarmış olmak bile tatmin edici olsa gerek!

İzmir dışındaki basının da büyük ilgisini çeken etkinlik, İstanbul dışında da sanatın dönüşüm geçirdiğini, sadece İstanbul’da canlanan bir kitlenin var olmadığını ispatladı. Burada, asıl önemli olan, moda, müzik ve sinemada canlanan bir İzmir görüyor olmamız. Hayal edilenin ötesinde gelişen bu etkinlik, İzmir’de bir başlangıcı müjdeledi ve bundan sonra sanatçılara, modacılara bu gibi etkinliklerde yer alma cesaretini verdi. Ayrıca, sanatçılar kadar sektörün desteğinin de hissedildiği bu projenin gerçekleşmesi, hem İzmirli sanatseverler, hem de sanatçılar için büyük umutlar vaat ediyor.

Selofan//Barbarella

Fashionizm
HMFTWR
Minic by Mihrican Damba
Philip Neil Martin
Tuna Yılmaz
Festival Concept
Reset! Magazine

1 yorum:

The Lizard Queen dedi ki...

sapkalar cok guzelmis, tam benlik.

http://the-lizard-queen.blogspot.com/